28 Ekim 2016 Cuma

Temiz güzel gıybet var, hem de ibretlik.


Umarım hepinizin keyifler bal şekerdir. Ben iyiyim çok şükür. Bu hafta okulda elime iş değdi artık. Onu izle, buna dokunmadan bak, yancı gibi iki hafta geçirdim. Baktım ben böyle sıkılacağım, kendime uğraş bulmaya karar verdim. Birkaç kere yanımda bakmaları gereken ama vakit bulamadıkları için bakmadıkları verilerden bahsetmişti hoca ve Evelyn (Brezilyalı postdoc abla, hani beni buraya yerleştirme planları yapan). Bu hafta Evelyn’e dedim ki, “Sen bana bir saat ayır anlat şunları, ben bir bakayım. Beceremezsem en fazla bir saatin boşa gitmiş olur,  becerirsem yükün azalır.” “Ya vallahi çok zor, nasıl olacak” filan dedi, ısrar etmedim. Sonra bir daha bahsi açıldı, “Gel dedim inat etme anlat, benim kafam zehir gibi, yaparım ben.” İkna oldu, oturduk baktık. Şimdi durumun vehametini size şöyle anlatmak istiyorum. 2014 yılından beri her 10 saniyede bir kayıt alan 14 cihaz düşünün, bu cihazların kaydettiği verinin başını sonunu hayal etmeye çalışın. İşte açmaya korktuğum şemsiyenin boyutu genişliği böyle bir şey. İki tane mühendis abimiz sıçanların spontan aktivitelerini kaydetmek için tasarlamışlar bu aletleri. Elleri dert görmesin ama ben çok büyük sıçtım. (Bir küçük ara verip öğretmenlik doktorluk abartılıyor, bence mühendislik kutsal meslektir, bunu belirtmek isterim. Hepinize saygılar.)  Neyse anlattı Evelyn ne yapmam gerektiğini, “Bak çok zor bu, yapmak istediğine emin misin?” diye tekrar sordu. Yani şöyle bir cevap ben düşünemiyorum ki: “Aa çok zormuş hakikaten Evelyn, yapmayayım ben vazgeçtim.” Yani buraya gelmişsin çalışmaya, iki işin ucundan tutmaya. “Aman bu da pek kastı” deyip kolayından iş mi seçeyim? Yaparım dedim, ayıpsın dedim. Bugün bu işle uğraştığım ikinci günüm. Başım gözüm kararıyor, gözümün önü matrix oldu, cin çarpmıştan beter oldum. Hesaplarıma göre en az bir ayı var bunun bitmesinin.
aha verinin bana gelişi bu. ekmek cinyıs'ın elinde abiler ablalar.
Excel de Allahın belası lanet bir programmış. Word’ü de sevmem zaten. Diyemiyorum ki, ben bunları powerpoint’te yapayım, o programa elim alışık. Komik köpekler filan koyarım sağına soluna, başlıklar döne döne gelir, yana söne çıkar, tatlı olur.  Neyse dün verilerin haritası gibi bir şey çıkardım, onu gönderdim, alkış kıyamet bir sürü aferinler aldım. Çok ahım şahım bir şey yaptığımdan değil, bence buranın tarzı bu. Bir şey yapınca aferin diyorlar. Bizde sıçarsan “sıçtın çık” denir, iyi yaparsan “yapacak tabi maaşını alıyor” denir. Yani benim tecrübelerim daha çok o yönde. Ama Hacettepe Spor Hekimliği’ni tenzih etmek isterim. Yaptığımız iki kalem işte birbirimize bol keseden “eline sağlık”lar, “teşekkürler”, “asıl ben teşekkür ederim”ler bizim bölümde de havada uçuşur, o da bizim güzelliğimiz.

bakın ben ekran görüntüsü alıp buraya koyamadığı için ekranın fotoğrafını çekmiş insanım.
excel beni yer, beni harcar. 

Neyse beynimin içinde bir yandan sayılar pır döndüğü için lafı toparlayıp da gıybetli hususa gelemedim. Ben daha bu verilere dalmadan önce, hala gözümün feri yerindeyken, günlerden bir gün çalışmaların buraya kadarki sonuçlarını konuşmak için Evelyn’in evinde toplandık. Neden evde toplandınız diye soracak olursanız, Evelyn’in on aylık bebeği var, o yüzden yarı zamanlı çalışıyor. Pazartesi salı işe gelmiyor, biz salı günü onun evine gittik, bebek sevip çalışmaları konuştuk. Biz dediğim, ben, hoca, bir de Alman bir kız. Evelyn dedi ki hocaya, şimdi geldiğimiz noktaya geçmeden önce sen kızlara işin başını bir anlat ki damdan düşer gibi olmasın. Hoca başladı anlatmaya, Evelyn araya girdi “çüşş” dedi, “çok başa sardın bu sefer de, bari hayat hikayeni anlatsaydın!” Anam bizim hoca muhabbet çok seviyor, “olur” dedi. Bize, yalanım varsa şurdan şuraya sevişmek nasip olmasın*, en az bir saat hayat hikayesini anlattı. Baya özel geldi bana anlattığı şeyler, o yüzden acaba bloga yazmasam mı diye düşündüm. Ama tanımıyorsunuz ne de olsa, anonim bir hayat hikayesi gibi bilmenizden bir şey olmaz dedim sonra. Siz yine de orda burda çok anlatmayın, ayıp olmasın. Başlıyorum.

..............BLOGUMUZ BU AŞAMADA TEKRAR DÜŞÜNÜP KENDİNİ SANSÜRLEME KARARI ALDI. ANNEM DE KIZDI ZATEN. AZCIK EMPATİ YAP DEDİ. ADAMIN İÇDONUNA KADAR YAZMIŞSIN, UMARIM İZİN ALMIŞSINDIR DEDİ. YÜZÜM KIZARDI. KUSURA BAKMAYIN ARTIK. ZATEN NE YAPACAKSINIZ BİZİM HOCANIN HAYAT HİKAYESİNİ? .......................

İşte hoca bize bunları anlattı pembe dizi tadında, sonra yemek yedik, azcık işimize baktık, sonra da dağıldık tatlı tatlı. Okuduğunuz için teşekkür eder, herkese mutlu hafta sonları dilerim. 


* saygıyla anıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder