Bu haftasonu gerçekten harika idi. Biraz fazla bohemliğe maruz
kaldım ama değdi. Hem bohemlerle engin tecrübelerimi faydalı hale getirip
sizin için kolay bohemce konuşma kılavuzu hazırladım (yazının sonunda).
Cumartesi öğlen arabaya binip evde yaşayan diğer iki kişiyle birlikte Nan’ın
(evsahibimin) sahildeki yazlık evine gittik.
yazlık evin balkonu, sabah bu manzaraya karşı yoga yaptık. Lorne burası. |
Nan yirmi yıldır sörf yapıyormuş,
o yüzden bir sürü bordu ve eski sörf kıyafeti var. Bize onlardan verdi ve biraz
öğretti ne yapmamız gerektiğini. Diğer iki elemanla ben kıyıda sörf
bordlarımızla bu bilgiler ışığında debelendik birkaç saat. Nan da bizden biraz uzakta, insan gibi sörf yaptı. Diğer elemanlar dediklerim Caleb ve Athena. İkisi de
yirmi yaşında. (en aşağıda fotoğrafları var, bi bakıp gelin isterseniz.) Caleb liseyi bitirdikten sonra üniversiteye gitmemiş, amcasının
yanında boyacılık yapıyor. Athena Amerikalı. Geçen akşam babası geldi
kalmaya bizim eve. Adam Chicago’da fizik profesörüymüş. Nötrinolarla ilgili
çalışmalar yapıyormuş. Chicago’dan yolluyorlarmış nötrinoları, Minnesota’dan
topluyorlarmış. Kızını yani Athena’yı okula göndermemiş. Evde eğitim vermişler.
Evde eğitim de çeşit çeşit oluyormuş. Bazen aileler ya da özel öğretmenler evde
çocuğa okul müfredatının aynısını öğretiyormuş, bazen de ne öğrenmek istediğini
de çocuğa bırakıyorlarmış, çocuk ilgisini çeken konuları araştırarak
öğreniyormuş. Bizim kızı salmışlar çayıra. Sadece okuma yazmayı anne babası
öğretmiş, geri kalan ne biliyorsa kendisi araştırıp öğrenmiş. Böyle çocuklara “unschooler”
deniyormuş ve ABD’deki okul çocuklarının %1.7’si böyle kendi keyfince eğitim alıyormuş.
İnanayım diye küsüratlı atmış da olabilir. Neticede nötrino atan tutan babanın
kızı yirmisinde koltukaltı kıllarını almayan bir yoga öğretmeni olup bizim
boyacı oğlana varmış. Kınar gibi yazdım ama öyle değil. Zaten kıl tüy
meselesinde kınamak ne haddime, ancak elini öperim. Bizim, dişini fırçalamayan
adamlar laf etmesin diye neremizdeki tüyü daha kalıcı yolsak derdinden başımız
döndü. Bizim yaptığımız saçmalık. Neyse Athena kızımızın hikayesi böyle. Bu
sene Amerika’ya dönüp üniversiteye başlayacakmış. Alternatif tıp okuyacakmış.
Ayurveda filan deyince biraz gözümden düştü ama bu kızın da tıp okuyup nörolog
olmayacağı her halinden belli zaten. Bohem karakterlerimizin arka planlarını da
artık daha iyi bildiğinize göre günümüze devam ediyorum. Sörf yapmaya
çabalamaktan bitap düşünce eve gittik, götümüz dondu, sıcak banyo iyi gelir
dediler. Harika fikir, ama bohemler huy olarak uyuşuk. Baktım herkes
oyalanıyor, ben sıcak duşuma girdim çıktım. Bir şaşırdılar, anlamadım neye
şaşırdılar, boş verdim geçtim. Çayımı aldım, arkama bir döndüm ki… Bunlar cücük
kadar bir kişilik küveti doldurup hep beraber içine doluşmuşlar. (Mayoları
filan duruyordu yani eğer hikayenin o kısmı ilginizi çektiyse.) Bana dediler
duşla ısınamazsın, sen de banyoya gir. Lan o küvette benim bacağımın yarısına
yer yok, hem bohemle banyoya girilir mi! Bohem organik deyip işer oraya. Gözüne
bohem sidiği değsin istemiyorsan mesafeni koruyacaksın, bırak bu kız biraz
nemrut desinler. “Yeni abdest aldım kardeşler” dedim, gittim balkonda manzarayı
izleyerek zencefilli çayımı içtim. Bu kadar bohemin bir arada olduğu bir evde akşam
“demlik” demlik çay içileceği belli. Bir demlik daha demleyelim, aman bir tane
daha derken çay çarptı, çay çarpınca hep olduğum gibi oldum, içime kapandım.
Saatlerce konuşmadan kös kös ayağımı sobaya uzatıp “allah allah ne kadar da
konuşmuyorum” diye düşündüm. Ertesi gün balkonda yoga yaptık, biraz headstand
çalıştık. Sıçtığımın headstand’i, handstandi nereye gitsem peşimi bırakmadı
zaten. Balkonda biz yoga yaparken yanımıza Türkiye’de belki petshop’ta filan
görebileceğimiz rengarenk papağanlar geldi.
Yakınlarda bir şelale varmış, yogadan sonra oraya gittik.
Şelalenin pek bir numarası yoktu ama etraftaki ormanı anlatabilsem keşke. Hiç bilmediğimiz
bir sürü ağacın kokuları birbirine karışmış, yürümek filan imkansız, kocaman
ağaç gövdeleri birbiri üstüne yıkılmış, bir kısmı çürümüş, çürüyen yerde başka
bitkiler çıkmış, bir sürü hayvan. Fotoğraf çekmeye çalıştım size göstereyim
diye ama kokular olmadan sesler olmadan bir şeye benzemiyor ki. Her yerinden
hayat fışkırıyor. Gerçekten çok etkileyiciydi, belki de biz pek yeşil
göremediğimiz için.
şelale - orman filan buralar işte. |
Koala görürüz umuduyla okaliptüs ağaçlarının arasında
gezdik baya ama göremedik. Şimdi bütün bu güzellikleri görünce bu kadar boheme maruz kalmama değdi diye düşünüyorum ama kolay mıydı, asla! Ama bir
şeyler öğrendim ve öğrendiklerimi sizinle paylaşarak benim çektiğim zorlukları
çekmenizi önlemeye çalışacağım. Olur da bohemlerle bir haftasonu geçirirseniz,
benim gibi iletişim sorunu yaşamayın diye bohem gibi konuşma kılavuzu yaptım:
Demlik demlik çayın mı etkisi bilemiyorum ama bohemler tam
olarak senin benim gibi konuşmuyorlar.
- · Öncelikle her sözümüzü yavaş, sırıtarak ve kelimeleri yayarak söylüyoruz.
- · Hayatın içindeki şeylere karşı aşırı hevesli ve heyecanlıyız. Yerli yersiz duygu ifade edip soruyoruz. Bir örnekle açıklamaya çalışayım:
Bohem : pelin, günün nasıl geçti?
Vasat insan : pek bir şey yapmadım,
mahallede yürüdüm.
Bohem: Aman tanrım, harika! Bu gerçekten çok
güzel olmalı. Yürümek sana nasıl hissettirdi?
- · Zaten olup biten şeyleri gereksiz yere dillendiriyoruz, özellikle duyuları. Yine örnekliyorum:
Vasat insan elma yiyor diyelim ki. Ne der? “Elma
çok güzelmiş abi ısırıcan mı?” der.
Bohem elma yerse şöyle oluyor: “Aman
tanrım, elma kıpkırmızı ve ısırınca önce kabuğu sert ama içi çok sulu ve tatlı.
Bu harika bir elma. Bu elmayı benimle paylaşmak ister misin?”
Bu uzun ve gereksiz konuşma olayına başka bir örnek daha vermek istiyorum. Vasat arkadaşlar tatilde diyelim ki. Arabada plaja giderken güzel bir koy gördüler. Diyalog aşağı yukarı şöyle olur: “Deniizz (çünkü arabayı hep Deniz kullanıyor.) yandaki koy çok güzel. Duralım mı?”, “Aa çok güzel gerçekten, duralım, biraz burada yüzüp sonra öbür plaja gideriz.” (durdular, yüzdüler, öbür plaja gittiler. Gerçek olay.)
Aynı olay bohemlerde şöyle oluyor: “Buradaki
dalgalar harika ve büyüleyici, burada dursak mı?”, “Adamım, öbür plaja gidelim
diye konuşmuştuk ama spontan bir dürtüyle burada biraz yüzmek istiyorsan bu
isteğini tamamen destekliyorum. Önemli olan istediğin şeyi o an yapman. Bunun
arkasındayım dostum. Anı yaşamalıyız ve keyif …” (durmadılar. Gerçek olay.)
- · “Paylaşmak” fiilini gereğinden fazla kullanıyoruz. Neredeyse bir bağlaç haline getiriyoruz, resmen bokunu çıkarıyoruz. “Size sebze çorbası yapmamı ister misiniz? Bu becerimi sizinle paylaşmama izin verin.” Elimizi attığımız her şeyi kullanmadan önce bunu paylaşmak isteyen olur mu diye boşluğa sesleniyoruz. Tuvalete “ben kendi kıçımdan tek başıma ve kimseyle paylaşmadan sıçıcam, beni rahat bırakın” diye bağırarak gitmek istememize neden olacak kadar çok ve sık yemeğimizi, becerilerimizi, duygularımızı, tecrübelerimizi, tabi ki banyomuzu paylaşıyor, paylaşıyor, paylaşıyoruz.
- · Gün içinde yakın geçmişten alakasız bir ana referansla “o an seni gücendirdim mi?” gibi yersiz sorular soruyoruz. Kapıyı açamadım ben bir seferinde, yardım edelim mi dediler, yok hallettim dedim. Yardım istememişim, acaba beni gücendirmişler mi? Bu bir değil iki değil, dört gündür buradayım, bir sürü kere sordular. Lan siz kim köpek beni gücendireceksiniz! Benim sizden bir beklentim mi var bu hayatta, karşılanmayacak da güceneceğim. Ya valla delireceğim. Gücenmedim, bi siktirin gidin.
- · Son olarak sizi kurtaracak bir tüyo vereyim. Eğer boheme gerçekten dert anlatmak niyetinde değilseniz, sadece başınızdan savmak istiyorsanız şu iki büyülü sözcükle her soruyu yanıtlayabilirsiniz: “intense” ve “sick”. Şöyle ki, “Su nasıldı?” “it was intense man.”, “yemek olmuş mu?” “it’s sick!”, “manzara hoşuna gitti mi?” “yeah it’s intense.”, “dün eğlenedin mi?” “yesterday was so sick!” Umarım anlaşıldı.
bohem bile olsa kimse grup selfie'ye hayır diyemiyor. Tanıtmama gerek var mı, çekik gözlü evsahibi Nan, kız Athena, saçlar sakallar Caleb, gözlüklü ben. |
Anlatımların çok güzel
YanıtlaSilBunları bizimle paylaş ne olur
Tesekkurler mesut abi, yazmaya çalışacağım :)
SilPelin bizimle duygularini ve tatil anilarimizi paylastigin icin sana minnettarim.
YanıtlaSilO tatilimizde spontan bir sekilde istediğimiz koyda yuzdugumuz icin de ben sana minnettarim arkadasim. Iyi ki o ani paylastik.
Sil"Man u are so sick " :) Pelin,yazar oldugunu bilmiyordum.tatidini cikart,bizimle " paylasmaya" unutma
YanıtlaSilBona'cigimm ❤
Sil