29 Kasım 2016 Salı

Ayıp olmazsa yediğimi içtiğimi anlatacağım.

Güzel arkadaşlarım, umarım hepiniz iyisiniz. Ben iyiyim, keyfim yerimde, havalar hala tam ısınmadı, buraya yaz gelsin diye gözümü göğe diktim, bekliyorum. Çok şükür excel belasından kurtuldum. İki tane tablo yapıp, kutuları farklı renk boyamayı öğrenince, hemen havalara girdim, online kursa yazıldım, Java öğreniyorum. Aranızda gülenler var, kendi ayıpları... Heves şu hayatta çok önemli bir şeydir.  

Hiçbir yeri gezmemek konusundaki inadımı sürdürüyorum. Ben zaten “turist tipi” bir insan değilim, gezmekle ilgili bir heyecanım yok. Birisi “Şurası çok güzel mutlaka git” dediği zaman benim beynimde hiçbir hareketlenme olmuyor. Ben de orayı görmeyivereyim diye düşünüyorum. 

(Şimdi Allah utandırmasın karikatür anlatmaya çalışacağım, aradım aradım bulamadım çünkü. (Bulan yollarsa çok güzel olur.) Baltalı İlah diye hatırlıyorum, karşısında da tatilci bir eleman, bunlar denizin içindeler. Bu tatilci adam diyor ki Baltalı İlah’a, “sen bacaklarını aç, ben arasından geçeyim.” Baltalı İlah da “geçmeyiver” diyor. Karikatür bu kadar. Ben bu “geçmeyiver”i o kadar seviyorum ki, arabamın arkasına yazdırasım var. Ben de “gitmeyivereyim”. O güzelliği de görmeyivereyim… Belki uyuşukluğuma bahane. Olsun.) 

Uzun lafın kısası yeni yerlere gitmeyiverdim, size anlatacak ilginç bir şey görmedim. Görseydim "yediğim içtiğim benim olsun, size gezip gördüğümü anlatayım" diyebilirdim. Oysa şimdi size yediğimi içtiğimi anlatmak durumundayım.

Yalnız iyi yiyorum. Bir gittiğim yere bir daha gitmeden, farklı farklı, dünyaları yiyorum. Restoranlarda tabağın fotoğrafını çekmek adetim olmadığı için onları gösteremeyeceğim. Ama burada tövbe hiç bilmediğimiz şeyler var yemelik. Onları göstereyim size, siz de öğrenin istiyorum. Ben hiç görmediğim bilmediğim bir sebze meyve yoktur dünyada sanıyordum, ne de olsa internet var, illa ki görürüz sanıyordum. Öyle değilmiş. Adını sanını bilmediğim, ilk defa gördüğüm bir sürü şey yedim. Sanıyorsanız ki size avokado anlatacağım, mango anlatacağım, yanılıyorsunuz. Benim hacı nenem de biliyor avokado kaşıklayıp kahvaltıda yemeyi. Gerçekten değişik şeyler var diyorum size. Buyrun başlıyorum:

Jack fruit: Aşağıdaki fotoğrafta güzide meyvemiz jackfruit'u görüyoruz, dışı ve içi. Bununla ilgili ben bir yazı okumuştum, dünyada açlığın sonu olacak, bunun sayesinde dünya kurtulacak filan diyordu yazıda. Böyle çoşmasının sebebi 15-20 kiloluk kocaman meyveleri olması, bir de ağacının tekrar tekrar meyve veriyor olması. Meyvesi de bol kalorili, besleyici. Neyse açlığa çare olayı filan zevzeklik tabi ama sizi bilemiyorum ben bunu ilk kez burada gördüm. Tadı çok nefis, ananasla mango karışımı gibi, bir şeyin tadını anlatmak zor tabi biraz. Ben sevdim diyerek devam ediyorum. (Aslında bir de star fruit yedim, ama onun fotoğrafını çekmeyi unutmuşum. Ona da şöyle şuradan bakıverin, yine görürsem foto da çekerim. Onun tadı biraz ekşi. Bulursam dragon fruit ve passion fruit da yiyeceğim, onları daha hiç görmedim de. Hepsini gösteririm size de bulabilirsem. Burada papaya da var ama gerçi o galiba Türkiye'de de var.)








Değişik asya sebzeleri: Bunlara bakıp bakıp lahana değil mi o, pazı değil mi o demeyin, değiller. Başka şeyler bunlar. Hepsinin tadı da farklı farklı. İnce yapraklı olan Kangkung. Şimdi en uyduruk isimli olanla başlayınca sallıyormuşum gibi oldu farkındayım ama gerçekten öyle. Beyaz sapları birbirine bağlı tombik gibi olan Bok Choy. Öbürü Gai Lan olabilir de, olmayabilir de, o konuda ben de emin değilim. Bir keresinde Gai Lan  aldım pişirdim ama fotoğrafı çekmek için tekrar markete gittiğimde hangisiydi tam hatırlayamadım. Sanki buydu. Yemeği nasıl yapılıyor bilmiyorum, ben ıspanak yemeği yapar gibi pirinçli filan yaptım. Bence güzel oldu ama kesin öyle yapılmıyordur. Zaten benim mutfak adetlerim de Türkiye’deyken biraz daha Avrupaiydi, bir kinoa sevdası, bir chia düşkünlüğü, kahvaltıda smoothie hazırlamalar vardı. Buraya gelince kendi tarhanamı kurutmadığım kaldı, iki güne bir salçalı soğanlı tencere yemeği pişiriyorum.







Vegemite:  Bu böyle katran gibi, macun gibi bir şey. Tadı da garip, kokusu da garip. Burada çok meşhur, herkesin evinde var, buradan başka hiçbir yerde de yok sanırım. Ekmeğe sürülüp yeniliyor ama azıcık sürmek gerekiyor çünkü bok gibi bir şey, az yenebiliyor. Avustralyalılar çocuklarına yediriyormuş, tadı kötü olunca anneler çıldırmıştır tabi, "kesin çok faydalı bu yoksa neden böyle iğrenç olsun" diye dayıyorlardır çocuklara kaşık kaşık. Çok merak ederseniz ben getireyim bir kutu, beraber bir kere tadına bakar, bir daha yemeyiz.







Bonus 1 – Vegan krep & armut tatlısı  
Bunu yapan krepçi Türk, adam akıllı, Türk diye kebapçı açmak zorunda değil, krep dükkanı açmış. Durun memleketlime link de vereyim, güzellik olsun: http://www.ruedecreperie.com.au/ Her krepin vegan seçeneği de var. Bu da armutlu krep. Bu şehirdeki aşırı leziz vegan seçenekler sağolsun götüm göbeğim az biraz hacimlendi, döndüğümde bu konuda konuşmak istemiyorum. (bu acayip değişik bir yemek değil ama kebapçı açmamış Türk yeterince değişik...)

kurban olduğumun krep ustası, üstüne hindistancevizinden yapılmış vegan dondurma da koymuş. 




Bonus 2 – Siz billur yemeğe devam edin…
Siz köylü gibi koç taşağı yerken vatandaş burada kanguru taşağına terfi etmiş. Bu arada gerçekten bilmiyorum kanguruları öldürüp yiyorlar mı, ama bu şişe açacakları (fotoyu büyütüp yazıyı okuyabilirseniz göreceksiniz) kanguru taşağından yapılmış. Bir insan neden evinde ölmüş başka bir canlının herhangi bir parçasından bir şey barındırmak ister, bunu ben anlayamayacağım. Tam bir saçmalık. Sırf taşak komik bir şey diye fotoğrafını çektim. Buyrun. 


ya kim niye şunu evinde istesin... 




Bonus 3 – Yukarıda 5 satırlık paragrafta on kere taşak demişken komşusundan da bahsetmek istiyorum. Burada şehrin ortasından geçen nehrin adı: Yarra. Hatta şu meşhur “Yarra Yering” şarabının anayurdundayım. Popomu kaldırıp illa ki bir yerlere gezmeye gidersem Yarra Yering üzüm bağlarına gideceğim. Çünkü zevzeklik…


yarra yering üzüm bağları benim evden arabayla 1 saat 15 dakika.
başım göğe erer inşallah bu saçma bilgiyi de paylaştım sizinle. 




Hepinize sevgiler. 






4 yorum:

  1. alakasız olacak ama chiayı nasıl tüketiyorsun? puding filan tarzı mı?

    YanıtlaSil
  2. ya puding, ya smoothie içine.
    dolgu maddesi gibi iş görüyor biraz. tadında bir numara yok.

    YanıtlaSil
  3. selamlar,

    öncelikle hoşgeldin geç de olsa. yazılarını keyifle okudum. biz de melbourne'da yaşayan ve henüz yeni sayılan(bir yıl) bir çiftiz. yeme içme noktasında çarşamba akşamları şehirde queen victoria market'ta night market yapılıyor, tavsiye ederim, tam bir dünya mutfağı, ayrıca güzel sahne etkinlikleri de oluyor. müsait olursan bir çay-kahve içebiliriz hep beraber. vakitlice.com bizim bloğumuz, maceramız. sevgi&saygı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba! öncelikle çok isterim, çay kahve! tabi ki müsait olurum. facebooktan haberleşelim mi? Pelin Yargıç diye ekleyebilirsiniz. Sizin blog'unuz süpermiş, siz güzel güzel geziyorsunuz da, ne hoş :) neyse tanışınca konuşuruz bunları, şimdiden memnun oldum!

      Sil